PRESENTATION OUTLINE
cAZ
SAĞ ALT KÖŞEDE YOUTUBE LİNKİ BULUNAN SLATLARDA VİDEO İÇERİK BULUNMAKTADIR.
Bir orkestra şefi olan Tom Brown, “Jazz” sözcüğünü ilk kez 1915’te Chicago’da dinleyici önünde çalarken, kendisinin kullandığını iddia eder. Oysa sözcük 1913’te bir San Francisco gazetesinde müzikal bağlamda kullanılmıştı. Başlangıçta “Jasm” veya “Gism” olarak kullanılan, sonra “Jass”, daha sonra da Jazz” olarak değişen sözcük, argo anlamıyla sporda ve oyunda hız ve enerjiyi ifade eder.
Amerikalı caz eleştirmeni Marshall W. Stearns ise, uzun çalışmalardan sonra “Caz Müziği”yle ilgili şöyle bir tanım yapmıştır:
"Caz; Avrupa ve Afrika'nın ritmlerini, Avrupa, Afrika ve Latin Amerika'nın çalgılarını ve melodilerini, Avrupa'nın armonilerini kullanan ve bu elemanları doğaçlama tekniğiyle sentezleyen bir evrensel müzik türüdür”
Cazın ilk yıllarında en çok beslendiği akım blues'dur. Caz müziği, mavi notalar(Caz ve blues müzikte kullanılan, majör ve minör notalar arasında duraksayan istikrarsız notalara mavi nota -blue notes denir.Ses değişimi yarım ses veya daha azdır), senkop, swing, çoklu ritim, atışma tekniğini kullanır.
Doğaçlama (Improvisation) ise, “Caz Müziği”nin en temel özelliklerinden biridir. “Caz Müziği”nde, müzisyen, bestelenen müziği icra etmekle birlikte, doğaçlama yoluyla melodik, armonik ve ritmik anlamda müziğe kendinden bir çok unsur katmaktadır. “Caz Müziği” bestecileri, eserlerini besteledikten sonra icra aşamasında ister bestecinin kendisi olsun, ister yalnız icracı caz müzisyeni olsun, her defasında farklı duyumlar sunabilirler. Bu sebepten dolayı, her caz müzisyeninin bir de besteci kimliği olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Cazın, “Avrupa Konser Müziği”nden en büyük farkı budur.
Caz müziği 1880′lerde New Orleans'ta gelişmeye başladı ve 1920′lerin başında New York, Los Angeles ve Chicago'da yapılan kayıtlarla son şeklini aldı. New Orleans caz müziğinin ortaya çıkması için ideal bir yerdi. Mississippi Nehri’nin ağzının yakınında olan New Orleans Amerika için gelişmekte olan bir ticaret yoluydu ve bu nedenle o zamanlar ticaretin merkeziydi. Ticari öneminin yanı sıra bir liman şehri olduğu için buraya dünyanın her yerinden insanlar geliyordu ve New Orleans günden güne kozmopolitik bir yerleşim merkezi şeklini alıyordu. Bu kadar renkli bir yerin eğlence hayatı da çok renkliydi. New Orleans’ta birçok bar vardı ve bu barlarda sık sık dans partileri yapılıyordu.
New Orleans’ taki bu yoğun eğlence hayatının sonucu olarak, bölgedeki müzisyenlere birçok iş imkanı doğuyordu. Bu dönemde canlı müziğe çok büyük bir istek vardı ve yeniliklere olan ihtiyaç devam ediyordu. Bu istek ve ihtiyaçlar müzisyenlerin yeni stiller yaratmalarına neden oldu. Müzisyenler değişik ve garip yaklaşımları harmanladılar, gözden geçirip yeniden düzenlediler. Bu gelişmeler cazın ortaya çıkışında büyük rol oynadı.
“Ragtime”, “Caz Müziği”ne temel oluşturan stillerden biridir, birincisidir. 19. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan bir “tür” ya da “ön biçim” olan “Ragtime”, sert vurgulu ritmik yapısı ve folklorik melodileriyle bir piyano müziği olarak Amerika’daki siyahlar tarafından uygulanmıştır.Bunun başlangıcı, siyahilerin, çeşitli törenlerde söyledikleri eski şarkılardır. Parçayı, ritmik bir şekilde ayrı ayrı ve birçok sesin meydana getirdiği ses dizisi takip eder. Cazın 1917 yılına kadar sürmüş olan bu devresinde yetişen sanatçılarından en ünlüsü Jelly Roll Morton'dır. Bu devrede çalınan parçalardan günümüze tek bir plâk bile kalmamıştır.
-Beyazların orkestral çalış tarzlarının adıdır. “Caz Müziği”nin ilk başarılı beyaz orkestraları “Papa” Jack Laine ile başlar. Hiç şüphe yoktur ki; “Caz Müziği”ne ilk büyük başarılarını bu beyaz orkestralar kazandırmışlardır
-Klasik Caz, sanatçılara solo yapabilme fırsatını vermediğinden dolayı kısır bir dönemdir. İmprovize yapılacağı zaman da birlikte yapılması, yetenekli genç müzisyenleri çok da tatmin etmez. Zaten Dixieland’den sonra gelen Swing’i bitiren de bu olacaktır. Bu nedenlerden ötürü de dinlemesi kolay, hafif bir müziktir ama akılda kalmaktan çok dinlenildiği sırada zevk verir.
Trompet çalmanın zorluluğu nedeniyle bir süre sonra şarkı söylemeye başlayıp, Trompeti sadece sololarda kullanan Louis Armstrong, türün belki de en ünlü sanatçılarındandır. ABD’nin kültür elçiliğini yaptığı için Dünya’nın bir çok yerinde konser vermiş olan Armstrong, Caz’ı küreselleştiren en önemli simgelerindendir.
Trompet, cornet, vokal
- 1940'lara kadar Caz'ın babası.
- New York'ta kendi grubunu kurmasıyla solocu eşlikçi hiyerarşisini ortaya çıkartır.
- Western Blues: İntro ile açılış doğar.
- Enstrümanlarda virtüözleşme başlar.
- Hot Five, Hot Seven efsana kayıtlarıdır.
- La vie en rose : güllerin icinde hayat
West End Blues - Louis Armstrong & His Hot Five, 1928
1920-1930 : Chicago
1920’li yıllarda “Caz Müziği”nde en önemli 3 olgu; “New Orleans Cazı”nın Chicago’da süren parlak dönemi, “Klasik Blues” ve “Chicago Stili”dir. Genel olarak “New Orleans Stili” cazın Chicago’da gelişmesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle ilişkilendirilmiştir.
King Oliver Orkestrası,
Louis Armstrong’un “Hot Five” ve “Hot Seven”ı,
Jelly Roll Morton’ın “Red Hot Peppers”ı,
Johnny Dodds’ın “New Orleans Wonderers”ı,
Jelly Roll Morton’ın “Red Hot Peppers”ı,
LATİN CAZ
Latin etkisindeki caz Latin dans ritmlerinin caz melodileri ile kombinasyonu ile karakterize edilir. Amerikan müziğine Latin ezgilerinin etkisi 30’larda başlamıştır. 50’ler ve 60’ larda bu etki tam manasıyla mambo, cha-cha, samba ve bossa-nova gibi Latin dans ezgilerinin etkisiyle güçlenmiştir. Samba ve Merenque tarzları bugünde Amerikan müziğinde etkisini sürdürmektedir
Kimi grup liderleri bu müzikten etkilenmişlerdir örnek olarak, Dizzy Gillipsie ve Stan Kenton, saksafoncu Stan Getz- Coleman Hawkins
Untitled Slide
- Önceki stillerde “Caz Müziği” genellikle “Two Beat Jazz” (İki Vuruşlu Caz) adı altında sınıflandırılmıştır.Swing ise iki vuruşluk stillerin sonuna gelindiği düşünüldüğü bir anda ortaya çıkmıştır. Her biri eşit vuruş olarak vurgulanmak üzere dört vuruştan meydana gelen ritmik bir tarzdır.
- Klasik dönemin başarılı müzisyenlerinin, yazılı aranjmanlarda kaybolduğu türdür ve işte bu da Bebop’ın ortaya çıkmasının en büyük nedenidir.
Caz’ın amacının bütünlük ve anlaşılabilirlik olduğunu düşünenlere göre de en önemli türüdür. Dixieland’le karşılaştırıldığında kolektif emprovizenin azlığı, türü çok kısa sürede popüler hale getirmiştir. Afro Amerikan müziği olarak doğduğundan ötürü, siyahların hızlı ve güçlü ritmik müziklerini temel alır. Bu da Swing dansının doğuşunun temelini oluşturur.
Artie Shaw, Fletcher Henderson, Benny Goodman, Duke Ellington
Untitled Slide
- Caz bu akımla orkestral bir hal almış,
- Enstrümanların sayısı artmış
- Yavaşlayarak dans müziğine kaymıştır.
- Bateride tuşeler daha özenli hale gelmis,
- Klarnet yerine saksafon geçmiştir.
- Doğaçlamaya pek önem verilmemiştir
Çok hızlı bir şekilde yükselen tür, yine aynı hızda tarih sahnesinden çekilmiştir. Savaş nedeniyle yeterli sayıda ve kaliteli müzisyen bulunamaması, ekonomik sorunların baş göstermesinden ötürü büyük grupların yeteri kadar kâr etmemesi, 42 müzisyen grevi ve sonunda gelen yayın yasağı Swing’in şansının bittiğini göstermiştir. Aynı şekilde gençlerin gittikçe solistlere ve pop müziğe kayan ilgisi Swing’in popülerliğine de balta vurmuştur. Tam bu sırada ortaya çıkan deneysel tür – ki daha sonra modern Caz’ın temeli kabul edilen Bebop olarak adlandırıldı – Caz’a eski heyecanını tekrar kazandırmaktaydı. Bu da galiba Swing’in tabutuna çakılan son çiviydi.
Swing birkaç kez daha dinleyiciyle buluşmuş olsa da eski ihtişamına kavuşamamıştır. Sadece Frank Sinatra, Ella Fitzgerald gibi başarılı vokallerin “arkasında” yer almış büyük orkestralar belirli bir popülerliği yakalamıştır.
-Jazz, Gypsy jazz, bebop, Roman müziği
COLEMAN HAWKİNS
Cazın ilk buyuk saksafoncusu, tenor saksafonun babasidir. "hawk" , "bean" adlarıyla da anılır. ilk kayıtlarını (1924) Fletcher Henderson orkestrasıyla yapmıştır. saksafonu bir ritm aleti, daha doğru bir deyişle bir vodvil orkestrasında boşluk dolduran calgi olmaktan çıkarıp solo enstrümanlar listesine sokan kisidir.
MODERN JAZZ’IN BAŞLANGICI
- Kansas City’de ilk gelişme belirtileri veren “Bebop”, daha sonra da Harlem’de müzisyenlerin buluşma merkezleri olan lokallerden ilk ışıklarını yükseltmeye başlamıştır.
- Daha öncelerinde jazz'da melodilere eşlik edilip, şarkı söylenebilirken, bebop bu özelliği pek önemsemeyen, karmakarışık bir armoni düzenine sahip olan bir jazz akımıydı.
Untitled Slide
- Bu akımla beraber jazz artık zenginlerin içki aperatifi ya da dans müziği kategorisinden çıkarak popülariteden kendini arıtmıştır.
- Şarkıların sadece ritm kısımlarında bütün enstrümanların tek bir armoni oluşturup geri kalan kısımlarda doğaçlamaya dayalı yapısıyla, kabul edilebilir olarak görülmeyen Bebop, yine de kendine has bir kitle oluşturup Caz’a “sanatı” katan tür olarak adlandırılmaya başlandı.
Untitled Slide
- Senkopun sıkça kullanılması armoniyi zenginleştirir.
- Liriksel yapı yerine ritmik yapı Bebop’ın birazcık gergin ve insanı rahatsız eden kendine has yapısını kazandırmıştır.
- 40lı yılların müziği olan bebop, cazda ilginç yollar açmış, beat kuşağı gibi kültürleri etkisi altına almıştır.
Swing, olabildiğince beyaz müziğiydi. Beyaz dansı için icra edilen tür, beyaz müzisyenleri el üstünde tutarken siyahları zor koşullar altında çalışmaya mecbur bırakıyordu. Şiddet bile alışıldık bir konuydu siyah müzisyenler için. Bir başkaldırı olarak da ifade edilebilir Bebop. Bu durumlar Bebop müzisyenlerini karşı-kültür oluşturmaya itmiştir. Hipster olarak adlandırılan 40’ların karşı-kültürü, siyahlar arasında hızlıca yayıldı. Uyuşturucu kullanımı, bere, gözlük gibi aksesuarlar kültürün ilk dikkat çeken özelliklerindendi.
1-tempo hızlı,
2-melodiler genelde alışılagelmişten farklı,
3-armoniler karışık,
4-ezgiler karmaşık,
5-sololar uzun ve notalarla dolu
Dizzy Gillespie (trompet, piyano, vokal),
Türün babası olarak bilinir. Charlie Parker ile yaptığı çalışmalarla Bebop’ın ana hatlarını çizmiştir. Akşamları genç müzisyenlerle evinde Jam Session yapmasıyla da bilinir. Piyano çalarak trompeti genç müzisyenlere bırakır bu Session’larda. Beresi, eğik trompeti ve şişmiş yanaklarıyla, eski akımlara aşina dinleyicilerin çoğunlukla saldırgan bulduğu Bebop'un popülaritesini artırdı. Kazara önemli derecede eğilmiş olan trompetinin yeni tonunu beğendiği için o şekliyle çalmaya devam etmiştir.
Charlie Parker "Bird"
(alto saksafon, tenor saksafon)
"Müzik, sizin kişisel deneyiminiz, düşünceleriniz, aklınızdır. Ne yaşıyorsanız çaldığınızdan o duyulur. Müzikte sınırlar çizilmeye çalışılıyor. Sanatta sınır olur mu?"
Bird sınırsızlığa içten bağlıydı. Klasik müziğe çok özel bir ilgi duyardı.
Parker'ın beste yapmadığı, notaları yazmaya fırsatının olmadığı bilinir. Bestelerinin çoğunu Dizzy Gillespie’ye yazdırmıştır. Buna rağmen caz tarihinin gelmiş geçmiş en büyük saksofoncusu olarak anılır.Bir caz türü olan bebop'un kurucusu olan "Bird", doğaçlama çalmakta da ustaydı.
1950-1960 : Cool Jazz
- 1940’lı yılların sonlarına doğru, trompetçi Miles Davis’in çalışında da kendini göstermeye başlayan huzurlu, uyumlu, sakin ve olgun çalış tarzı,
- Bebop”un asiliğinin, huzursuzluğunun, asabiyetinin ve taşkınlığının sonu
- Siyahların müzik kulağına ve “Hipster” kültürüne “uyamayan” beyazların müziğidir aslında Cool Jazz.
Savaşın ortasındaki Amerikan halkının, gergin yapısıyla Bebop’a kaydığını düşünürsek, savaş sonrası daha “cool” ve “entellektüel” arayışların içine girmesi son derece normaldi. Bu yüzden türde flüt, korno, tuba gibi klasik müzikten enstrümanlar kullanılmıştır.
8lik notalar ile yapılan bu tarz insanların ruhunu okşar niteliğindeydi.
Armonisi daha basit, takip edilmesi daha kolaydi.
Untitled Slide
- Enstrümanlarda, swing akımında benimsenen cok sesliligi ortadan kaldirmis, yerine ana aletlerden bir tane olmasi mantigini getirmistir.
- Ayrıca cool jazz yapan çoğu grupta piyano bulunmaz. Genellikle saksafon, klarnet gibi üflemeli çalgılara daha çok önem verilir.
- Miles Davis,Lennie Tristano, Lee Konitz,
Gerry Mulligan Chet Baker (trompet,vokal), Lester Young (tenor saksafon) , Bil Evans
Hard bop akiminin doğuşu, cool jazz gibi 1950'lere dayanır. cool jazz'a tepki olarak ortaya çıkmıştır. Hard Bop, Bebop’ın evrilmiş halidir ve hemen ardından doğmuştur. Cool Jazz’ın “sofistike” ama “tatsız” beyaz müziğine karşı siyahların tepkisidir.
Bebop akımlarının izlerini taşır, özellikle sert yapisiyla olsun, calinabilirliginin ne kadar ustalık gerektirdiğiyle olsun, hiçbir eksik yani yoktur bebop'tan. ama yinede bazi özellikleriyle bebop'tan ayrılır. hard bop daha yavaş bir müzik içerir, emprovizelerde ki armonilerin bebop kadar karmaşık olmadığı görülür.
Mainstream ve Funky olarak iki ana parçaya bölünmüş olan Hard Bop, beyazların Caz müziğinde mezarına son çiviyi çakandır.
Mainstream tür Be-Bop devamı gibidir. Karmaşıklık aynen devam etmektedir fakat biraz daha belirgin arka yapıya sahip olduğundan şarkıları takip etmek daha kolaydır. Dansettirebilir bile bu parçalar yeter ki siz isteyin. Giant Steps, Mainstream, Moanin’ ise Funky için iyi bir örnektir.
Caz her zaman kendini geliştirmiş bir müzik dalıdır. Mainstream’ın bir nebze kuralsızlığı kısa bir süre içinde kendisini Free Jazz’a çevirecektir ve bunun en büyük üstadlarından birisi John Coltrane olacaktır.
Be-Bop için Charlie “Bird” Parker varken, Hard Bop içinse John Coltrane vardır. Miles Davis’in ilk Quartet’inde yer alan Coltrane çok kısa bir sürede üne kavuşmuştur. Daha önce bir yazımızda bahsettiğimiz gibi 1959 yılında hem Davis’in Kind of Blue albümünde yer almış hem de kişisel albümü olan Giant Steps‘i çıkarmıştır. 1967 de vefat edene kadar da Hard Bop ve Free Jazz için çok büyük işlere imza atmış, bir çok caz standardının yaratıcısı olmuştur. Hem Mainstream hem de Funky tarzında parçalar yapmış olsa da genel olarak Mainstream’e yakın olduğunu söyleyebiliriz, keza Davis için tam tersini söyleyebileceğimiz gibi.
Free Jazz, ciddi anlamda küçük bir kitleye hitap etmiş fakat Caz’ın sınırlarının çok dışında bir “müzik” türü. John Coltrane türe spiritüalist bir yolculukla varmışken, Free Jazz’ın “yaratıcısı” Ornette Coleman, hayatının getirdiği zorlukların sonunda bir “sanat” olarak varmıştır.
Ornette Coleman türün yaratıcısı ve en büyük üstadı olarak kabul edilmektedir. Free Jazz, bilindik sınırların dışına çıkmayı temel almış, korkutucu ama bir o kadar da dinleyicisini saran, yetenekli müzisyenlerin bile zorlandığı, son derece dar bir kitleye hitap etmiş olsa da açık bir zihinle dinlenilmesi gereken bir müzik türü.
Siyah hareketlerinin en yoğun olduğu zamanlardır 50’lerin sonu 60’ların başı. Hard Bop tam bu dönemin içinde doğmuş, hareketten beslenmiş ve belki de hareketi körüklemiştir. Aşağıdaki parça Alabama’daki Baptist Kilisesi’nin bombalanmasının ardından yazılmıştır. Hikayesini bilmese dahi dinleyeni sarsan bu şarkı, hikayesini bilen için bambaşka bir anlam kazanıyor. Şarkının bir diğer ilginç tarafıysa dinlerken siz de farkedeceksiniz, bir süre sonra ritm değişiyor. Coltrane bu parçayı bombalamadan 2 ay kadar sonra tamamladığında aslında Martin Luther King Jr’ın olay hakkındaki konuşmasını notalara dökmüştür.
İsminin free olmasının sebebi, daha önce ki akımlarda yapilan emprovizelerin daha önceden belirlenmiş akorlar üzerine çalınıyor olmasıydı. ve bu akım, işte bu tabuyu ortadan kaldırıyor. ve müzisyenin, tamamen o an içinden ne geliyorsa onu çalabilmesini sağlıyordu.
Bu akımla birlikte, birçok free jazz grubu piyanoyu gruplarına koymak istememişlerdir. daha önceki akımlarda önceden belirlenmiş akorlarda ritmi hayata geçiren enstrüman olarak görev alırdı piyano. tabi bu, free jazz'in felsefesine tamamiyle ters düşen bir şeydi.
İlk defa scream vokal örneklerini bu jazz akımında görürüz, ve tabi gitari bağırtma, tiz notalara çıkma trendi de bu akımla başlamıştır.
Ayrıca ilk defa diğer dünya ülkelerinin müzikleriyle birleşme fırsatı bulunmuştur. ve böylece ortaya yeni bir müzik türü çıkmıştır : world music
Hard Bop’ın “beyazların” müziğine nasıl savaş açtığını, politik görüşlerini kendi kültürleriyle nasıl birlikte ifade ettiklerini… İşte Free Jazz bunun vardığı son noktadır. Kuralsız, armonik yapıdan olabildiğince uzak bir yapı olabildiğince korkunç olsa da, herkes için farklı şeyler ifade eden bir sanat müziğidir.
Ornette Coleman, Don Cherry, John Coltrane
Untitled Slide
- Caz gelişime her zaman açık olduğunu bir kez daha kanıtladı. Elektrikli çalgıları müziğe dahil edip, akustik algısını değiştirdi. Farklı müzisyenleri kendi içine dahil edip yeni bir düşünce yapısı oluşturdu.
- Smooth Jazz, Rock Jazz gibi türler aslen Fusion’ın alt grupları olarak kabul edilir.
Free’ye Caz demeyen bir kitle vardı; üretilen müziği bir sanat eseri olarak gören. Tam da bu sırada Fusion yavaş yavaş kendini belli etti. Free Jazz’ın getirdiklerinden sonra geri dönüşün olmayacağını, modların ve kuralların artık Caz müzikte yerinin olmadığını bir kez daha kanıtladı. Şu an üretilen Caz eserlerin çok büyük bir kısmı Fusion’dır. Yani Caz ölmedi, küllerinden sayısız defa doğdu. Hatta Hip-Hop’ı kendi içinde eritebilecek kadar geniş bir düşünceyle…
Fusion Jazz ya da Jazz Fusion, Rock dışında Funk ve türevlerinden de parçalar taşımaktadır. Bu yüzden parçalar ritm tutulabilir, eğlendirici hatta dans edilebilir yapıdadırlar.Ortak kanı Fusion’ın Miles Davis’in 1969’da yayınlanan “In a Silent Way” albümüyle doğduğunu yönündedir. Orgun ve de elektro gitarın etkileri fazladır, trompetin ve saksafonun eskisi gibi baskın olma yönünde bir arzusu yoktur; bir bakıma uzayın sessizliğidir bu albüm.
Bunların hepsini Modern Caz’ın en önemli sanatçılarından birisi yaptı; Miles Davis. Kendini beğenmiş, modal caz hayranı, seyirciyle iletişime girmek nedir bilmeyen, “Cool” adam bir anda bambaşka bir şey yapmak için sahnedeydi; Herkese Cazı sevdirmek.
Türün bir diğer “ağa babası” Herbie Hancock’tır (piyano). 14 tane Grammy ödülüyle en azından bir şarkısına aşina olduğunuza eminim.
Türün bir diğer “ağa babası” Herbie Hancock’tır (piyano). 14 tane Grammy ödülüyle en azından bir şarkısına aşina olduğunuza eminim.
Türk müzisyenler arasında da Fusion son derece popüler. Ege Focan ve İlhan Erşahin benim en çok beğendiğim müzisyenlerden. Aynı şekilde yeni dönem Caz solistleri Karsu, Şenay Lambaoğlu ve Dolunay Soysert, Caz’a yeni bir tat katıyor.
ILHAN ERSAHIN'S WONDERLAND - KARSIYAKA
Fusion, Caz’a yeni başlamış insanların ilk tercihi olabilecek türdür. Popüler kültür, funk ve rock müziğin etkilerinin Fusion’da belirgin bir şekilde hissedilmesi, türe dair hiçbir şey bilmeyen kitleyi Caz’a ısındırmak için harika bir başlangıç noktası.
1970’lerde caz müziği elektronik aletlere yönelmeye başladı. Aynı dönemde Chick Corea (doğumu 1941) synthesizer, akustik ve elektrikli piyanoyla çaldığı parçalarda olağanüstü tekniğiyle ün kazandı. Piyanist Keith Jarret (doğumu 1945) caz müziğini senfonik müziğe yaklaştıran doğaçlamalarıyla birçok caz piyanisti üzerinde etkili oldu.
Caz müzikçilerinin çoğunun ABD kökenli olmasına karşılık, caz müziği tüm dünyada yaygınlık kazanmıştır. Fransa’dan kemancı Stephane Grappelli ve gitarist Django Reinhardt Avrupa ülkelerinin yetiştirdiği önemli caz müzikçileri arasındadır. İngiltere’den Ken Collier, Kenny Ball, Chris Barber, Monty Sunshine ve John Dankvvorth, İsveç’ten Jan Garbarek önde gelen caz müzikçileridir.
1980’li yıllar ve sonrası dönemlerdeki “Caz Müziği”ni incelerken de, tek bir stilden söz etmek pek olanaklı değildir. Bu dönemin cazının karakteristik özelliklerinden biri, önceki stiller arasında varlığını korumuş olan sınırların kaldırılması ve aşılmasıdır. İşte bu sınırların kaldırılması sonucunda 1980’li yılların ve sonraki dönemlerin “Caz Müziği”nde karma stiller yaratılmıştır. Stiller arasındaki sınırların aşılması, 1980’lerin cazının temel unsuru haline gelmiştir. Hiç bir stile bağlı olmaksızın yapılan “Caz Müziği”nin, kendisi bir “stil” olmuştur. Zenginliğinin ve çeşitliliğinin farkında olan bu “stil”in stilden çok, ucu açık bir icra tarzı olduğunu bilen caz, “post-modern” hale gelmiştir. Post-modern caz, farklı ve genellikle de birbirlerine uymayan stil öğelerinin çokluğundan bir birlik yaratmıştır. Uzlaşmaz,muhalif bir müzik içinde zıtlıkları bir bütünün içine monte ederek birleştirmeyi başarır. Post-modern cazın sık karşılaşılan ilkesi, “uyumsuzluğun uyumu”dur.
Untitled Slide
- Blues 4/4'lüktür. Cazda bilimum ritim kullanılır. (4/4, 3/4, 5/4, 6/8)
- Caz şehir, blues kırsal kökenlidir.
- Armonik yapıları açısından kabaca türkü ile sanat musikisi arasındaki fark olarakta tanımlanabilir.
- Blues, Caz ile kıyaslandığında tekdüze kalır.
İmprovize açısından irdelendiğinde blues daha çok modal bir yapı ile hissedilir ve pentatonik gamlarla improvize yapılır.
Oysa jazz improvizasyon için modalitenin yanısıra ağır bir jazz armonisi bilgisi gerekliliği ve geniş bir ufuk gerekliliği zorunludur.
Untitled Slide
- blues parkta, jazz ormanda dolaşmak gibidir.
- blues; sizofrenidir, jazz cok karakterli kisilik bolunmesi
Untitled Slide
Mine Ortahisar
Mehmet safa türel
Caner tok